Maraton koşmak… Kararını vermek, o yolda hazırlanmak ve yapmak...
Hepsi birbirinden zor aşamalar. Ölmeden yapılacaklar listesi hazırlasanız,
içine mutlaka koymanız gereken bir madde, maraton koşmak… Tam 42 kilometre 195
metre…
2016 yılı kötü bir yıl oldu Türkiye için. Kanın oluk oluk
aktığı, acıları boncuk gibi dizdiğimiz bir sene. 2017’nin ilk saatinde Reina’da
yapılan katliam, 2017 yılının da farklı olmayacağını haber verdi bize. Ama
hayat devam ediyor, insanoğlu bir yandan dertlenirken, kahrolurken, bir yandan
da kendini rehabilite etme yollarını da buluyor. Benim için de bu, koşmak uzun
zamandır. 2016 yılı içinde bir maraton koşma kararını vermem 2015 yılında 15k
koştuğum Vodafone İstanbul Maratonu’nda oldu, lakin maratona öyle gaydırıguppak
koşarak hazırlanamazsınız. Program uygulamanız, disiplinli çalışmanız,
fedakarlıklar yapmanız gerek. 42 kilometre 195 metre… dile kolay, bir ömür
gibi..
Bu sebeple 2016 yılı koşularımın tamamı aslında bu maratona
hazırlık. Ancak sistemli koşu programım maratona 13 hafta kala başladı. Peki
nasıl bir porgram? Ahanda şöyle:
Ancak önce 2016 başından ele alalım, ben koşu namına neler
yapmışım, hem de ülkenin durumuna bir
bakalım:
11 ocak günü 10k 6 pace bir koşu yapmışım, ufak ufak antrenmanlar…
12 Ocak Sultanahmet Meydanı'nda Alman turist kafilesi hedef
alındı. IŞİD’in üstlendiği canlı bomba saldırısında 11 kişi hayatını kaybetti.
13 Ocak Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde PKK, İlçe Emniyet
Müdürlüğü binasını ve çevresindeki lojmanları hedef aldı. Saldırıda 3’ü çocuk 6
kişi hayatını kaybetti.
17 Ocak’da körfez dönüşü yapmışım, işten eve dönüş. 15k 5.40
pace…
Aynı günün akşamı, Ankara’da askeri servise PKK’nin bombalı
araçla düzenlediği saldırıda 28 kişi öldü.
13 Mart Haftasonu uzununu koşmuşum, 21k 5.30 pace…
Yine aynı akşam Ankara Kızılay’da yine PKK tarafından
bombalı araçla düzenlenen saldırıda 35 kişi yaşamını yitirdi.
12 Mayıs’da bozcaada yarı maratonu öncesi son jog’u atmışım,
5k 5.50 pace…
Aynı gün Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki Dürümlü mezrasında,
bomba yüklü araç patlatılması sonucu 16 kişi hayatını kaybetti.
28 Haziran’da haftanın açılışını yapmışım, 12k 5.30 pace…
Akşamına İstanbul Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali
girişinde yaşanan silahlı çatışma sonrası, IŞİD’li 3 farklı canlı bomba
eylemcisinin kendini patlatması sonucu 41 kişi hayatını kaybetti.
10 Ağustos’da diz kontrol koşusu kısa bir koşu 3,2 km 5.50
pace…
Aynı gün Diyarbakır'ın Sur ilçesindeki tarihi On Gözlü Köprü
yakınlarında polis servis aracına bomba yüklü araçla düzenlenen saldırıda 5’i
aynı aileden olmak üzere 6 kişi hayatını kaybetti.
15 Ağustos Koşukolik pazartesi koşusu 8k 5.40 pace…
Aynı gün Diyarbakır Bölge Trafik Müdürlüğü önünde bomba
yüklü bir araçla düzenlenen saldırıda 5’i polis olmak üzere 8 kişi hayatını
kaybetti.
20 Ağustos Foça’da Ahmet kaptanla foça turu, 16k 5.40 pace…
Gaziantep’in merkez Şahinbey İlçesi’nde sokakta yapılan
düğünde kalabalığın arasına karışan İŞİD'li canlı bomba, üzerindeki
patlayıcıyı infilak ettirdi. Patlamada 51 kişi hayatını kaybetti.
23 Kasım’da Körfez’i dönmüşüm yine, 15k, 5.25 pace…
Ertesi gün Adana Valiliği yakınında bulunan otoparkta
bombalı araç patlatıldı, 2 kişi hayatını kaybetti.
24 kasım’da Eşekçukuru’nu ziyaret 10k 6.20 pace…
9 Aralık Kaynaklar trail 11k 5.35 pace…
Ertesi gün Beşiktaş’ta Beleştepe olarak bilinen Vodafone
Arena yakınlarında düzenlenen iki bombalı saldırıda 44 vatandaşımız katledildi.
18 Aralık Bostanlı 11k 5 pace…
Bir gün önce Kayseri’de bomba yüklü araçla askerleri
taşıyan halk otobüsüne yapılan saldırıda, 15 asker şehit oldu, 48 asker
yaralandı.
Koşunun rehabilitasyon yönüne vurgu olsun, hem de nasıl bir
ülkede, nasıl hayatımızı sürdürdüğümüz ve hayatımızdaki küçük mutlulukları
yaşarken kimi zaman nasıl suçluluk duyguları ile boğuştuğumuzu görelim diye
çıkardım bu kronolojiyi. Neyse…
Gelelim maratonumuza, 13 haftalık programı verdim yukarda,
onun yüzde 80’ine riayet ettim diyebilirim. Bir tane uzun firem var, 30k’lardan
birini koşamadım. Programın son iki haftasını uygulayamadım zira dizimin tam
ortasına bir ağrı gelip oturdu. Ne zaman koşsam, 2. Km’de başlıyordu. Sonradan
öğrendim ki beynin bana bir oyunuymuş bu. Maraton tarihi yaklaştıkça artan
stres sonucu beyniniz size bir oyun oynuyor, koşmamanız için size bir bahane
hazırlıyor. Yarış sabahı start alana kadar yarışı bitiremeyeceğimi
düşünüyordum. Yarışta ise hiçbir ağrı duymadım, Alpay 1-beyin 0…
İstanbul’a takımımızın Sezar’ı Kaan ile uçtum, doğrudan koşu
fuarına geçtik. Kitlerimizi aldık, Koşukolik Şebnem’in standını ziyaret ettik,
sonrasında kitlerimizle beraber kalacağımız Sultanahmet’teki otelimize geçtik. Küçük bir
Sultanahmet turu, ertesi gün acılar içinde geçeceğimiz Gülhane Parkı’nı
gezdik.
Güzelce beslendikten sonra otele geçip ertesi günü beklemeye
başladık. Sabah 6 da kalktık, ne görelim dışarısını sel almış. Bardaktan
boşanırcasına bir yağmur. Giyinip bel çantamı belime taktım, 4 tane 200 ml
suluğumun ikisine magnezyum tozu, ikisine elektrolit tabletini attım. Koşu
sırasında yoldan alacağım suları bunlara doldurup tüketecektim. 5 tane jeli de
telefonumla beraber bel çantama sıkıştırdım. Hurma yiyemiyorum, sevmiim.
Bacakları koparılmış hamam böceği gibin ne o öyle, ıyy… Neyse, artık hazırdım.
Kahvaltıdan sonra otobüslere binmek için yağmurda otobüs sırasına girdik. Start
noktasına vardık, son rütuşları yaptık ve maratonu 5.40 ortalama ile koşup 4
saatte bitirme kararı verdiğimiz Kardinal Tufan ve Bornova Lordu Ahmet ile
koşumuza başladık.
Bu esnada Buca Dükü, yavru ayumuz Ferit de eşlik etti bir
süre bize. Köprü çıkışı, Barbaros bulvarı inişi herşey istediğimiz gibi
gidiyordu. Tempomuz 5.30-35 aralığındaydı, birbirimizi dizginliyor, sohbet ede
ede koşuyorduk. Galata köprüsü’nde yoğun tezahüratlar eşliğinde 10k finişini
geçtiğimizde 2 haftadır canıma okuyan diz ağrısının bir kandırmaca olduğunu
anlamış oldum. Ağrıdan eser yoktu. Dönüşü yapıp 15k finişine yaklaşırken
tempomuz hala istediğimiz gibiydi. Her 7.5 km’de bir jel, her 10 km’de bir magnezyum,
bir elektrolit alma planımı da işletiyordum. Tabi yaptığım hataları yazının
sonunda belirteceğim, eklemiş olayım, neyse devam edelim. Parkurun en dik kısmına Elif Aydoğdu ve eşi karikatürist Tan Oral'dan muz ve su takviyesi alarak girdim, elleri dert görmesin. Su kemerlerinin orayı tırmanırken, Ahmet ve Tufan ile 10’a kadar sırayla sayarak tempo
vermemiz, hala tüylerimi diken diken eder. Bu şekilde parkurun en dik
kilometresini de sorunsuz geçip 21. Km’de sahile inince rüzgarın hoşgeldini ile
karşılaştık.
Kırılma noktası tam da burası aslında.
Ahmet kaptan rüzgara karşı temposunu korumayı seçerken,
cüsseli koşucular olarak Tufan ile ben pace’imizi 6’ya düşürerek enerjimizi
korumayı seçtik. (hata 1) Hesabımıza göre 8k böyle gidersek 8k da rüzgarı
arkadan alırken tempomuzu arttırarak bu kaybedilen süreyi telafi edecektik.
Tabi kazın ayağı öyle değil. 22-23. Km’de tufan temposunu 6.15lere çekince,
zaten önden gitmiş ahmet’in peşinden ben de devam ettim. Ahmet 5.40, ben 6,
tufan yanılmıyorsam 6.15 pace ile bu rüzgara karşı dönemi geçtik. 30k dönüşünü
yapınca, yanımda sırtına 4 saat hedefini yazmış olan tavşan atleti gördüm ve
peşine takıldım. Pace yine 5.40’lara inmiş, rüzgarı arkadan alır vaziyetteydim.
Ama bir sorun vardı, gidemiyordum. Sakatlık yoktu, soluk soluğa değildim ama
gücüm bitmişti. Daha önümde 10k vardı ve sırtında 4 saat yazan atlet benle
arasını açtıkça işlerin sarpa sardığını fark ettim: karnım acıkmıştı.
Tüm programımda, tüm uzun antrenmanlarımda yanımda
bulundurduğum kola ve meyve suyu yerine magnezyum ve elektrolit tercihimden
pişman olmuştum. (hata 2) Siz siz olun, yarış günü test edilmemiş şeyler yapmayın.
Resmen açtım. 38-39. Km’ye paceim 6.50-7’ye düşmüş vaziyette geldim, bu esnada
sahilde yürüyenleri, gezenleri tarıyordu gözlerim. Bir dürüm yiyen varsa yanına
yanaşıp elindeki dürümü isteyecektim. O derece açtım.
39. Km’deki son istasyona geldiğimde muz leğeninin yanında
durdum, 4 tane yarım muz yiyip iki elime birer yarım muz daha alıp yürümeye
başladım. 40. km'de yürüdüm evet. Zira bacaklar kalkmıyordu. Gülhane
Parkı girişine gelince haydi koş dedim kendime ve parka girdim, artık 4 saat hedefi
çoktan şaşmış, alt sınırım 4 saat 12 dakika hedefini de yürümüş olmam nedeniyle
taze taze kaçmıştı. Bu esnada Türkiz kaptan bir güneş gibi doğdu parkın
ortasında. İnsanın bir takımı olmalı şu hayatta, viva RED Runners… 4 saat 17
dakikalık maraton derecem 4 saat 20 dakika üzeri değilse Türkiz sayesindedir.
Onun motivasyonu ile yokuş yukarı parkı
koştum, kapılardan geçip Sultanahmet’e tırmandım ve son düzlük. Solda el
sallayan, bağıran takım arkadaşlarım, maratonu çok önce bitirip duşunu alıp
gelmiş kaptanlar, Sezar, Kral, Ayrınmen…ve sürpriz bir şekilde finişe gelen Sarı kaptan…
İşte o manzara 17 dakikalık rötarı unutturup bir maraton
finisher olduğunuzu ve ne büyük bir iş yaptığınızı idrak etmenizi sağlayan
manzara… Sizi alkışlıyorlar, destekliyorlar… Ağlamamak için bahane bulmak zor…Elime
tutuşturdukları bayrak ile son deparımı atıp finişi geçtim. Sonrası bir bulut…Ağlasam
mı? Birini görsem, tanıdık bir yüz, ağlayacağım hüngür hüngür. Nereye
gideceğimi bilemiyorum, elime verdikleri çantadan çıkan çikolata ve muz, "ağlama
ulan, açsın, ye bizi" deyince kendime geldim ve onları yedim. Sonrasında Tufan’ı
karşılamak için takım arkadaşlarımın yanına geçtim. Ve evet Tufan da göründü
geliyor, ona da böğürüp gazı verdikten sonra bir maratonu bitirmenin verdiği
mutlulukla baş başa kaldım. Evet hedef süremin dışında kaldım, bir sürü sorun
yaşadım ama ne gam. Maraton koşmuştum. 41 yaşında, 42 km koşmuştum.
Topal ördek gibi gezerken sonrasında, protein yüklemesini
yaparken suratınızın orta yerine yerleşen sırıtışa, bir senedir yaptığımız hazırlıkların meyvelerini
toplamanın verdiği huzura ve acaba maratonu bombalarlar mı, ölür müyüz
endişesinin boş çıkmasının verdiği rahatlama karışarak havaalanının yolunu
tutuyoruz. Evet artık bir maraton finisherim, çalıştım başardım. Siz de bunu
yapın derim, yaşınız, kilonuz, durumunuz hiç önemli değil. Çalışmak bu işin
vizesi. Çalışın koşun, ölmeden yapılacak 100 şey yok artık bende, biri çizili
ve çok mutluyum…
Koşumun strava kaydı için: https://www.strava.com/activities/774815878
Koşumun strava kaydı için: https://www.strava.com/activities/774815878
Viva RED Runners demiş miydim? Evet…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder